BAŞKANDAN 19/06/2006 00:00 1. BÖLGELER ARASI TOPLANTIDA YAPILAN KONUŞMA (AYDIN)


Sayın Başkan,
Merkez Heyetinin değerli üyeleri, Yüksek Onur Kurulu ve Denetleme Kurulu'nun değerli başkan ve üyeleri, Değerli oda başkanı ve yöneticileri, sevgili meslektaşlarım,
Birkaç ay önce odamızda yaşanan bir olaydan söz ederek bu toplantı gündemine taşımak istiyorum.

8 Mart 2006 tarihinde Gaziantep Eczacı Odası'na Rekabet Kurumu denetçileri geldiler. Aynı saatlerde bir grup denetçi de Türk Eczacıları Birliği'ne gelmişti. Bu denetçiler odamızın neredeyse tüm belgelerini, küçük notlar aldığımız karalama kağıtlarına varıncaya kadar incelediler. Sonuçta raporlarını yazıp gittiler.
Aldıkları fotokopiler ve baktıkları dosyalara göre bir eczanenin evraklarında yoğunlaştıklarını gördük.
Cezaevinde kalan tutuklu ve mahkumların reçetelerini karşılamak için Cezaevi yönetimi tek eczane ile sözleşme yapmıştı. Bu eczane faturalarında "kırım" adı ile Türk Eczacıları Birliği ile Maliye Bakanlığı'nın yaptığı tek tip sözleşme koşullarının çok üstünde iskonto yapmaktaydı.
2003 ve 2004 yıllarında oda yöneticileri olarak eczane tarafından yapılan iskontoları belgeledik. Haksız rekabet etmesi nedeniyle eczacıyı belgeleriyle birlikte Onur Kurulu'na sevk ettik. Her iki yılda da verilen cezalar Yüksek Onur Kurulu tarafından onaylandı. Rekabet Kurumu'na yapılan başvuru sonucunda odamıza ve Türk Eczacıları Birliği'ne Rekabet Kurumu uzmanları geldiler. Daha sonra Eczacı Odasının tüzel kişiliğine ve yöneticilerine ayrı ayrı cezalar çıkmış ve odamıza tebliği edilmiştir. Ancak bu ceza usul yönünde oy birliği ile verilen cezadır.
Oysa aynı Rekabet Kurumu 6 yıl önce benzer bir konuda, aynı raportörün raporuyla Türk Eczacıları Birliği lehine karar vermişti.

Bu olay sonucunda 3 saptama yapmak mümkün:
1.        Birincisi ve acı olanı, eczacının kendi örgütü ile olan sorununun, yargının da ötesinde küresel ekonominin ürünü olan bir hakem heyetine taşınmasıdır.

2.        Onur Kurulu ve Yüksek Onur Kurulu kararları yargıdan sonra Rekabet Kurumu denetimine girmiştir. Bu durum bizleri deontoloji tüzüğümüzü uygulama anlamında sıkıntıya sokacaktır.

3.        Rekabet Kurumunun ya da bir takım başka çevrelerin amacı böylesi münferit bir olayı çözmek değildir. Esas amaç daha önce Maliye Bakanlığı'na adı geçen kurumun görüş bildirdiği gibi, sözleşmedeki tek tip iskontoyu kaldırmak için ileriye dönük alt yapı hazırlığıdır.

Burada aklımıza bir soru takılıyor.
Rekabet Kurumu'nun son 4-5 yıldır eczacı odaları ve Türk Eczacıları Birliği ile işleyiş konusunda uğraşmasının amacı nedir sizce?
Bize göre olay şudur:
Türkiye'de sağlık sektörü ve dolayısıyla ilaç sektörü büyük bir pastadır. Bu pastanın iştahını kabarttığı kişiler tüm güçleriyle pastadan pay almanın, hatta tamamını elde etmenin hazırlığını yapmaktadırlar.

Bütün bunlar mesleğimiz üstünde planları olanlar tarafından, düşündüklerini yaşama geçirmek için düğmeye bastıklarını düşündürüyor bizlere. Doğaldır ki hukuki süreç bitmemiş aksine yeni başlamıştır. Gerek Gaziantep Eczacı Odası gerekse Türk Eczacıları Birliği yasal anlamda mesleğimizi ve meslektaşlarımızı korumak adına her türlü yasal haklarını kullanacaktır. Bu anlamda yasal girişimlerimiz başlamıştır. Konuyla ilgili her türlü girişimlerimizi en üst düzeyde yapacağımızdan kimse kuşku duymamalıdır.
Gündemimizde bu konu ciddi biçimde yer almalı ve içe dönük enerjimizi birleştirerek gerekli mücadeleyi yapmalıyız. Bunu yaparken iç mücadelemizi bir yana bırakıp bir sinerji oluşturmalıyız.

**
Arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz eczanelerimizde boğulduğumuzu…
Hangi ilaç SSK tarafından ödenir?
Hangi ilaç ne şartla ödenir?
Hangi ilacın kurum iskontosu eczacı karından fazladır?
Hangi ilaç firması karımızdan ne kesecek?
Bağ-Kur ne zaman ödeyecek?
SSK hangi bahaneyle ne kadar para kesecek?
Yeşil Kart bu hızla giderse paralarımızı nasıl alacağız?
Soruları daha uzatmak mümkün. Gördüğünüz gibi son zamanlarda sadece para ve kurum konuşuyoruz. Oysa biz iyi eğitimli, düşünen, sorgulayan, kelimenin gerçek anlamıyla aydın insanlarız. Eczanemizde, odamızda ya da daha değişik platformlarda başka şeyler de konuşmalı, başka şeyler de yapmalıyız.

Son günlerde bazı kesimlerce Cumhuriyet ve üniter devlet yapımız tartışılmak isteniyor.
Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu kurumların birer birer altı oyuluyor. Miras bıraktığı kurumlar iş göremez hale getirilmeye çalışılıyor.
Rant uğruna Atatürk Orman Çiftliği parselleniyor. Oysa o çiftlik bozkırın ortasında eşsiz bir güzelliktir. O çiftlik burada ağaç yetişmez diyenlere yanıt olarak, neredeyse imkansız bir olayın başarılmasıdır.

Doğuda terör olayları yeniden başlıyor.
Gazeteler bombalanıyor. Hem de bir haftada 3 defa… Hem de polis koruması altında olan bir yerde…
Danıştay gibi yargının temel taşı olan kuruma ellerini kollarını sallayarak girip insanları öldürebilecek kadar pervasız olabiliyorlar.
Ülkenin önemli kurumları birer birer yabancılaşıyor.
Tıpkı Osmanlının son döneminde Bankalar Caddesini yabancı bankaların doldurduğu gibi geliyor yabancı bankalar.
Bu gelenler, üretime yönelik kurumlara talip olmuyorlar. Katmerli kazancı olan hizmet sektörlerine talip oluyorlar.
Haberleşme sistemimiz Lübnan-İsrail karışımına teslim ediliyor.
Atalarımızın kanıyla sulanmış ülke toprakla

Duyuru Okunma Sayısı : 2412
NÖBETÇİ ECZANELER ECZACI REHBERİ İLAÇ BİLGİ SORGULAMA ZORUNLU İLAÇ LİSTESİ İLETİŞİM BİLGİLERİ
Copyright 2011 - 2016 ©
Bu site, en iyi Google Chrome tarayıcısı ile görüntülenmektedir.
Eflatunweb İnternet Hizmetleri - Web/Ios/Android